
Ahmet Aydemir
MEDİKÜM Yönetim Kurulu Başkanı
Benden önce başkanlarım bir takım trende göre üretimlerden bahsetti. İşte bir maske yokluğu çekildi herkes maske üretmeye başladı. Solunum cihazı dendi, herkes solunum cihazı. Dolayısıyla bu ülkenin hem kaynaklarını hem işgücünü bence bilinçsiz kullanmak. Dolayısıyla bundan sonra hayatımızda Covid-19 zannediyorum birkaç sene daha olacak. 19 bittikten sonra 20, 21 başlayacak. 22, 23, 25 derken zannediyorum bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak tanımına uyar şekilde pandemiler, epidemilerle beraber biyolojik unsurlarla mücadelelerle hep beraber sıkça karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla burda artık inovatif yaklaşım sergilemek gerekiyor.
Bütün bunlar için tabi şunlar medyadan zaman zaman okuyorum 2008’lerde, 10’larda yazılmış bir romanda bahsediliyor. Çin’in Wuhan kentinde Covid-19’un başlaması. Ya da dönüyoruz Bill Gates’in 2017’de virüs salgınından bahsetmesi ya da 2012’de Avrupa’da Alman Parlamentosu’nda senaryonun gündeme gelmesi.
Burdan şuraya gelmek istiyorum. Sonuçta aslında senaryolar üzerine zaten her şey devam ediyor, kurgulanıyor. Türkiye’nin bence düşünce kuruluşlarına ihtiyacı vardır. Senaryo yazan kuruluşlara ihtiyacı vardır. Bu senaryolara karşı da nasıl tedbirler, önlemler ve yöntemler uygulanacağını bence daha bu senaryolar başımıza gelmeden yaşamak zorundayız. Bence birinci unsur burda bu olmalı, artık senaryo yazalım.
İkincisi, Covit-19’la beraber bundan yaklaşık bir ay kadar önce Sağlık Bakanlığı Tıbbi Cihaz Kurulu ile yaptığımız toplantıda şunlar söylendi. Dünya artık o kadar aciz bir duruma geldi ki Fransa ve Almanya daha ruhsatlandırılmamış ilacı Türkiye’den talep etmişler. Ki bu tür ilaçları normalde ruhsatlandırılma sürecine tabi tutsanız belki de birkaç yıldan önce ruhsat alamayacaksınız.
Şuraya gelmek istiyorum, standartları yazanlar aciz duruma gelebiliyor. MDR, Medical Device Regulation ya da diğer birçok sektörde standartlar Comformity European ya da Amerikan standartları gibi. Dolayısıyla Covid-19’dan sonra standartlar ne olacak, standartlar nasıl değişecek, tüketim kalıpları nasıl değişecek bunu sadece sağlık için değil bence birçok sektörde düşünmek gerekiyor.
Biraz tabi bu konuşmalarımla biraz düşünceye sevkedebilir miyim? Bilmiyorum biz bazen hani arkadaşlarımızla oturup bu konularda fikir jimnastiği yapıyoruz. Dolayısıyla mevcutları zaten diğer başkanlarım ifade ettiler. Bence bundan sonra biraz daha farklı düşünmeye, biraz daha beyin fırtınası yapmaya çok fazla ihtiyacımız olacaktır.
Dünyada tabi sadece sağlık değil birçok şey değişecek. Uzaktan erişimle zaten başladık toplantılar yapmaya. Çocuklarda eğitimlerini almaya başladı. Belki ulaşım çok daha hızlı hale gelecek. Belki uzayda kolonileşmeler meydana gelecek. Efendim Google 2015-2020 arası 400 küsur uydu, Tesla’da 4 bin küsur uydu gönderecekti, yakın yörüngesine dünyanın. Acaba ne kadar gitti, gitmedi?
Dolayısıyla birçok şey değişiyor, değişmekte burda da bizim sağlık ve diğer sektörlerde devletle artık hakikaten çok yakın ilişkiler kurmamız lazım. Artık küresel sermaye ne hale gelecek bu da çokça tartışılan şeylerden biri. Yani bence çok ciddi dönüşümlerin olduğu bir dönemde milli ekonomiler, devlet bilinci çok önemli bir yer tutmaya başlıyor. Bence burda devlet yetkililerinin de sektörleriyle, özel sektörleriyle bir araya gelip hakikaten senaryolar üzerinde çalışmasında fayda var.
Destek mekanizmalarının da bu senaryolar üzerinden konuşulması lazım. Ben yani iki, üç sene önce ilk burda kalkınma ajansı ile toplantı düzenlemiştik. Rakamlar belki tam doğru olmayabilir, yaklaşık Avrupa Birliği’ne fonlardan ya da bu projelerden kaynak yükümlülüğümüz 5-6 milyar Euro civarında. Her sene parayı ödüyoruz ancak 500-600 milyon Euro kadarını Türkiye’de projeler sonucunda geriye alabiliyoruz diye bir şeyimiz oldu. Burda belki rakamlar olmayabilir ama o olmasa da en azından böyle bir net data var arada anladığım kadarıyla.
Şimdi hakikaten fayda edecek, hakikaten elle tutulur bir şeyler vücuda getirecek destek mekanizmaları için devletle kümelerimizin, sektörlerimizin çok yakın ilişki içerisinde olup birbirini iyi tanıması lazım. Bunu tabi siyaseten düşünmemek lazım, bunu devlet mantığı ile düşünmek lazım. Sonuçta devlet bakidir, hepimiz gidiciyiz. Bence burdan çıkarılabilecek en büyük derslerden biri Covid-19’dan da budur.
Tabi bu başlıklar açılabilir fakat ben bu şekilde özetlemiş olayım süreyi de çok aşmayayım. Umarım bunları çok daha geniş bir şekilde hep beraber oturup konuşma şansımız da olur. Ama elzem olan şey şudur, konvansiyonel silahları konuşurken, sınır ötesi operasyonu konuşurken bir anda Covid’le tanıştı bütün dünya. Silahların hiçbirisi para etmedi, bir liralık maske 15 lira oldu, herkes maske üreticisi oldu. Yani karışık bir şey var ortaya, ortaya bir karışık gelmiş.
Bunu çözmek devletle beraber bu sivil platformların elindedir. Bence ivedi bir şekilde çok geciktirmeden de bunu ele almak lazım. Benim adamım, senin adamın devri bitti. Virüs kimsenin adamı değil kimi nerde bulursa atlar. Herkes kaçacak bir köşe arar. Böylece kapatayım ben Gülnaz Hanımcım, tüm katılımcılara sevgiler, saygılar. Çok teşekkür ediyorum bu imkanı verdiğiniz için, görüşmek üzere diyorum inşallah.