
Cengizhan Öztürk
İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) Yönetim Kurulu Başkanı
Biz hem üniversitelere hem kamu kuruluşlarına hem genç girişimci odaklı olarak farklı bir yapıda kümelenmeyiz İstanbul’da. Hem üniversiteden ortaya çıkan girişimciliği hem bunlarla diğer gelişmiş tıbbi cihaz odaklı firmaları bir araya getirerek Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan da destek almakta olan bir küme yapımız var. Burada normalde hani kendi çapımızda araştırma, geliştirme işleri, orta ve uzun vadeli işler, alt yapılar, pilot üretim tesisleri, laboratuvarları nasıl kurarız, MDR’yi nasıl yaparız diye düşündüğümüz anda bu salgına yakalanmış olduk. Bir miktar aldığımız dersleri ve notları, Fatin başkanımın bıraktığı noktada ben de sizlere ileteyim.
Sunum biraz daha geniş, bunu katılımcılara iletebilecek şekilde ben hazırlık yaptım. Sosyal medyadan veya AKİP yoluyla sağlık alanında tıbbi cihaz alanında alt yapılarımız konusunda bilgi almak isteyen arkadaşlara daha detaylı bilgi verebiliriz. Bizim küme olarak koordinasyonumuzu Teknopark İstanbul yapıyor. Teknopark İstanbul’un dışında Boğaziçi Üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, İstanbul Sanayi Odası olmak üzere MASİAD Tıbbi Cihaz Sivil Toplum Kuruluşu olmak üzere geniş bir yapımız var. Şu anda da pek çok iş paketini destekleyici üyelerimiz yürütmeye devam ediyorlar.
Yani ben bu yoğun bakım ventilatörü dışında Arçelik projesi dışında solunum cihazları açısından Fatin başkanımızın da belirttiği önemli bir yetkinliğimiz ve kapasitemiz olduğu ortaya çıktı. Burada bize ilk başta konulmuş ihracat yasağı biraz acele konulmuş oldu. Biraz tam öngörülemedi, Arçelik projesinin hızı herhalde. O açıdan üreticilerimize o bir aylık yasak bir miktar zarar vermiş oldu ama o da yakın zamanda bildiğiniz gibi kaldırıldı. Hem mevcut üreticilerimiz hem de yeni üreticilerimiz umarız şu anda gelişen dış pazarlarda yer bulabiliyorlar.
Türkiye’nin medikal alt yapısının gücü yani sağlık hastanelerinin yapısı ve yetkinliği bu salgın döneminde ortaya çıktı. Ama dünyada herkes aynı konumda değil. Her seviyede solunum destek cihazlarına ihtiyacımız var.
Ben özellikle in vitro diyagnostik alanında yeteneğimizin, yeteneğimizin önemli olduğunu düşünüyorum. Şu anda kamu genelde sınırlı sayıda yerli tedarikçiden alacak şekilde alımına devam ettiriyor. Yeni yeni ürünler çıkaran, PSR, lateral flow, point of care gibi teknolojilere dayalı pek çok ürün ortaya çıktı. Bunlar şu anda onaylanma sürecine gelenler var. Değişik kümelere Ankara’ya, İstanbul’a dağılmış vaziyette bu yeni firmalar.
Şu anda bunlara yönelik olarak ve solunum cihazlarından önemli olarak böyle bir şey normalde firmaların insiyatifine bırakılmış bir onaylanma sürecimiz vardı. Şimdi bunlar için hızlı bir onay mekanizması kurmamız gerekliliği de ortaya çıktı. Yani normalde CE sürecinin yavaşladığı durumlarda ve ihtiyacın arttığı durumlarda bir hızlı piyasa onayı, acil durum senaryosu gerekliliği ortaya çıktı. Ve bu aslında mevzuatta var. Bunu tam uygulamamız mümkün olmamıştı geçmişte ihtiyacımız olmadığı için.
Bu süreçte bunun hazırlıkları İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından yapılmış durumda. Hem solunum hem de in vitro diyagnostik bu cihazlar için ve ihracat potansiyeli taşıyan cihazlar için hızlı onay ve değerlendirme sürecinin biz bu salgın süreci sonuçlanmadan en azından mekanizmasal olarak Sağlık Bakanlığı ve İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından oluşturulmasını bekliyoruz. Ve biz bu sürecin oluşturulması, ilgili dokümanların oluşturulması, nasıl katkı verilmesi gerektiği konusunda kümeler olarak Sağlık Bakanlığı ve İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ile yakın çalışarak bu sürece destek veriyoruz. Bu bizim önem verdiğimiz konulardan bir tanesi.
Başka konulardan bir tanesi hammadde eksikliğimiz de ortaya çıktı. Belirli konularda filtre hammaddesi hem maskeler hem de solunum cihazları için bence belirli konularda bunun eksikliği ortaya çıktı. Aşağı yukarı hızlı tedarik, alternatif yollarla bunu çözmüş durumdayız ama bunun kalıcı olarak çözülmesi gerekiyor. Ben bunu salgın sonuna kadar bu konuda başlatılan girişimlerin sonuç vereceğine inanıyorum.
Hammaddelerin geliştirilmesi kadar hammaddelerin virüslerde ne kadar işe yaradığının, yaramadığının da test edilmesi lazım. Bu konuda laboratuvar eksikliğimizin ortaya çıktığını gördüm ben akredite laboratuvarlarının. Bir kısım TSE bünyesinde yapılmaya başlanan işler var. Onların geliştirilerek özellikle bu filtre hammaddesinin ülkemizde üretilmesi, sertifikalanması konusunda ben önemli gelişmeler bekliyorum. Çünkü bu salgın atlatılsa bile belirli bir seviyede bizler bu tür hastalıklarla yaşamaya devam edeceğiz. O açıdan bu yetkinliğin hem hammaddenin hem de test yetkinliğinin ülkemizde kalıcı olarak kalmasını umut ediyoruz.
Yani neler gördük? Kamunun iterse ne kadar hızlı hareket edebileceğini de gördük. Değil mi yani, sadece hani çok kamu kamu Ankara hareket edemez diyorduk ama bir baktık ki belirli konularda hani bıçak kemiğe dayanınca aslında mevzuat sistemi gerektiğinde hızla hareket edebiliyorlarmış. Yani doğru yönde mi her zaman tartışabiliriz bunu ama bence bizler daha hazırlıklı olabilirdik doğru yönde kamunun adım atması konusunda. Biraz Fatin Bey’e katılıyorum o konuda. Acil eylem durumlarında ne tür projeler nasıl desteklenecek, ne tür işler yapılması gerektiğinde biz sektör olarak bir miktar daha hazırlıklı olabilirdik. Ben de bundan sonrası için bu konuda kendi hazırlığımızın yani kamu hızlı hareket etmeye başladığında önüne eylem planını bizlerin sektörden koymamız gerektiğini düşünüyorum.
Fon veren kuruluşların hareketi iyiydi. Kalkınma Ajansları, Tübitak, TÜSEB belli konularda hızla destek mekanizmalarını ortaya çıkardılar. Sonra bir miktar hafif rehavete kapıldılar farkındaysanız, işin aciliyeti bir miktar azalınca şu anda hani bir hafta, üç günde, beş günde cevap verilecek destekler o kadar hızla gelmemeye başladı. Ama en azından başlatmaları, fon imkanlarını kanalize etmeleri olumluydu. Bizlerinde onlara yeterince iyi bir şekilde fon verecek projeler verdik Kalkınma Ajansına, Tübitak’a, TÜSEB’e, küme üyeleri olarak veya küme olarak, değişik projeleri sunduk. Yürüttüğümüz AB projelerine de ek bazı gelişmeler, ek modüller ekleme çalışmalarımız da devam ediyor.
Ben de katılıyorum hepimiz için yani kişisel olarak olduğu kadar firmalarımız ve tüm kamu çalışanlarımız, kamu firmalarımız için önemli dersler çıkarmamız gerekiyor Covid sürecinde. Yani alternatif tedarik planlarının gerekliliği net anlaşıldı bence burda. Yani en ucuz her zaman en iyisidir, tek kanaldan en ucuza tedarik edelim hem kamu için doğru değil hem de bizim gibi üreticiler ve tedarikçiler, Ar-Ge için bile doğru değil. Yani bazı malzemeleri elimizde bulundurmamız gerektiği, işte istediğimiz zaman internetten her şeyi kolaylıkla sipariş edebileceğimiz bir dünyanın bazen sıkıntı yaratabileceğini öğrenmiş olduk araştırma safhasında, üretim safhasında.
Ulusal teknolojik yetkinlik ve üretim kapasitemizi tıbbi cihaz ve medikal biyoteknolojide artırmamız gerektiğini herkes söylüyor. Şimdi bu konuda aslında belirli aşamalara getirdik. Bazı hızlı adımlar attık. Şimdi bunları biraz daha akıl yoluyla doğru adımlanması, nasıl bunlar daha kalıcı olur, bir sonraki salgını nasıl daha gürbüz ve yerinde cevap verebiliriz, daha hazır oluruz bence biraz şu durumda salgının çıkışı sonrasında, bir sonraki salgınlar olacağı kesin, nasıl kalıcı yapabiliriz, nasıl hazırlanırız diye değerlendirmemiz gerekiyor.
Ulusal sınırlar içinde hammadde de dahil buna bunu pek konuşmuyoruz şu anda çünkü diğer sağlık alanındaki bazı işleri yapmamamız o hammadde kaynaklarımızı buraya yönlendirmemizi sağladı. Ama acil tıbbi cihaz portföyü içindeki bütün her şeyi bazı işleri her koşulda ulusal sınırlar içinde yapmamız gerektiği anlaşıldı. Burada da kümelere büyük görev ve sorumluluk düştüğünü düşünüyorum ben.
Bunu biraz açacak olursak hem bölgesel kümelenmelerin desteklenmesi gerektiğine inanıyorum ben hem de ulusal anlamda koordinasyonumuzun artmasının gerektiğini ve bunun da teşvik edilmesi gerektiğini bekliyorum. Çünkü bu konuda bizim kümelerimiz arasında hem sağlık kümeleri arasında hem sağlıkla diğer kümeler arasında savunma sanayinde SAHA da olduğu gibi çünkü oradan da pek çok firma tıbbi cihaza destek verdi biliyorsunuz. Ama orda belirli konularda bilgi birikimi medikal alanda eksikti. İlk başta üretim ile ilgili yeterli bilgi olsa bile bu işbirliği arttığı zaman bunun ne gibi olumlu sinerjiler yaratacağını görmüş olduk. Bunun bir miktar kalıcı olmasını, çeşitlenmesini farklı sektörler arasındaki ilişkinin artmasını ben bekliyorum.
Eninde sonunda acil bir durumda bir şeyleri hızlıca yapmanız gerektiği zaman lokalde kim ne yapıyor ve ne yapabiliyor bu bilgiye ihtiyacımız oluyor. Yani gerçek anlamda bu böyle büyük, yerel, merkezi veri tabanları ile olabilecek bir şey değil. Gerçekten şu şu maddenin şurasını kim bükebilir? Şöyle bir kauçuğu kim yapabilir, bunun testini kim yapabilir? Gerçek anlamda bu bilgi çok değerli ve bu bilgi merkezi veri tabanlarında yok, lokalde var. O da kümelerde var esasında. Biz merkezde kimin ne yetkinliğini, ne yapabildiğini, kapasitesinin ne kadarını kullanabileceğini biliyoruz. Bunlar böyle konuşmayla veya veri tabanlarında olabilecek şeyler değil. Bence bunun önemi anlaşıldı. O açıdan her halükarda bu bilgiyi tutacak, işbirliğimizi, kimin ne yaptığını tutacak yapıları yani kümeleri sağlık alanında aktif tutmamız gerektiği anlaşıldı.
Tabi iki konu var, bir sonraki konuşmacıma bağlayacağım. Ahmet Bey bunlara daha girebilir, Samsun grubu. Bir de finansal güç, sermaye önemi anlaşıldı. Yani salgında herkes ihracatta nakite döndü. Uluslararası tedarikçiler sıkıştığınız zaman elinizde nakit olması gerektiği anlaşıldı. Nakdiniz kral oldu. Böyle bir durumda tıbbi cihaz geçmişten gelen bir zayıf durumdaydı, hep alacaklıydı. Kamu alacaklarınızla hammadde alamazsınız, onun için sektörü sermaye açısından da güçlü tutmamız gerektiği anlaşıldı. Bu konuda ben önümüzdeki dönemde gerçek anlamda kamunun tam ne yaptığını, bu sektörün sermaye anlamında da nasıl medikal sektörü güçlendirilmesi gerektiği ile ilgili bir yol haritası çıkarmasını bekliyorum.
Yani bir de maliyet artacak. Alternatif tedarikler, farklı tedarikler, en ucuzdan farklı tedarikler bize bir miktar ek maliyet artışı getirecek medikalde. Bu küçülen ekonomilerde sağlık gibi kaçınılmaz alanlarda bunun kamu tarafından anlaşılması lazım.
Bir miktar uluslararası sertifikasyonlarda MDR sürecinde idik. Avrupa’nın yeni, daha yüksek çıtalı, üretimle ilgili yeni sertifikasyon sistemine dahiliz. Bunda da halen dahiliz, ben de dahil olmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Uluslararası anlamda yetkinliğimizi kanıtlamak için fakat o da bir miktar geciktirildi ama bu artacak sertifikasyon MDR süreci maliyetlerinin yanı sıra ek tedarik alternatiflendirme maliyetinin ve nakde finans maliyetinin geleceğini düşünüyorum.
Önemli bir anlamda tıbbi cihaz ek maliyet getirici işlerdir. Ulusal açıdan yetkinliğimizi artırmamız hem stratejik olarak önemli olduğu kadar bu maliyet artışı içinde gerekli olacak. Çünkü bu tedarikte iptal etsek de bu maliyet artışı gelecek ve ulusal yapsak da bu maliyet artışı bir miktar kontrol edilebilir olsa bile gene maliyetimiz eskisine göre bir miktar artacak.
O açıdan bu konuların hepsine hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizler üretmeye devam edeceğiz, kamudan da bu konularda doğru adımlar atması konusunda talepkar olacağız. Hepinize iyi günler diliyorum, teşekkür ediyorum.